10 Aralık 2009 Perşembe

Siyah bir intihar..


Bugün her zamankinden daha karanlık
Kara bulutlar kaplamış her yeri
Çıldırmışçasına yağıyor yağmur
Camı tekmeliyor adeta
İçeri girmeye çalışıyor
Beni alıp götürmeyi düşünüyordur belki de
İliklerime kadar ıslatıp
Bütün günahlarımdan arındırmayı.
Büyük bir hırsla çarpıyor cama damlalar
Belki de bana bir şey anlatmaya çalışıyorlardır
Ya da durdurmaya...
Umurumda değil ama hiçbir şey
Aklımdaki şeye engel olamaz
Ne çıldırmış damlalar ne de bir başkası

Kendimi seyrediyorum aynada
Üzerimde en sevdiğim siyah elbisem
Elimde saç fırçam
Saçlarımı tarıyorum yavaşça
Gözlerimde anlamsız bir öfke var
Nefretle izliyorum kendi aksimi
Siyah kalemimi alıyorum sonra elime
Olabildiğince siyah yapıyorum gözlerimi
Siyah bakmasını istiyorum etrafa
Sonrada dudaklarımı boyuyorum siyaha
Siyah sözcükler dökülsün istiyorum ağzımı her açışımda
Bir süre izliyorum kendimi
Bu anı ölümsüzleştirmeli diye geçiriyorum içimden
Makinayı ayarlayıp koyuyorum karşıma
O saniyeleri sayarken ben de bitiyorum onunla
Yaşlar süzülüyor gözlerimden bir anda
Siyah damlalar süzülüyor yanaklarımdan
İşte o anda flash patlıyor
Gözlerim kamaşıyor birden bire
Usulca kalkıyorum yerimden
Banyoya sürüklüyor ayaklarım beni
Gözüm küvetin yanına bıraktığım jilette
Yaşlar daha bir şiddetleniyor
Yağmurda öyle.
Bir an içim ürperiyor
Son bir kez daha bakıyorum aynaya
Siyaha boyanmış suratıma
Ve giriyorum küvete sonunda
Ellerimi izliyorum göz yaşlarımla
Titreyen ellerimle tutuyorum jileti
Gözüm kapıda..
Duraksıyorum bir an
Sessizliği dinliyorum
Şimşek aydınlatıyor her yeri
Cama vuran damlaların sesi çınlıyor kulaklarımda
Kesiyorum bir anda bileğimi
Ben de beklemiyordum bu hamleyi
Kırmızıya boyanıyor beyaz fayanslar
Gözlerimi kapatıyorum
Derin bir uykuya dalıyorum sonra
Damlaların sesi duyulmuyor artık
Yağmur durdumu yoksa ?...

9 Aralık 2009 Çarşamba

Renkli..


Gökkuşağım ol benim
renk kat hayatıma
öyle bir gir ki yaşantıma
gözlerim kamaşsın parlaklığından
en çok da kırmızı olsun hayatımız da
kırmızı temsil etsin bizi
kırmızı olsun aşkın adı
dudaklarımızı kırmızı yaksın
kırmızıya bulansın ellerimiz
kırmızı gibi arsız olsun bakışlarımız

gideceğin zaman kırmızıyı da al yanına
sarılar kalsın bana
benzim sarıya bulansın
sarı aksın gözümden yaşlar
ayrılığın adı olsun sarı
unutmanın adı olsun
sarı sarı bak bana son kez
sararıp solsun benliğim
sonbahar gibi..

siyaha boyansın odam
unuttuğunda beni
ölümün rengi olsun siyah
siyaha boyansın dudaklarım
kestiğim her yerimden
siyah dökülsün kanlarım
hayata yumarken gözlerimi
son gördüğüm renk olsun siyah gözlerin..

6 Aralık 2009 Pazar

Hayalle Gerçek arasında...


Gece ansızın uyanıyorum
içimde bitmek bilmeyen bir korku
kalbim de durmak bilmeyen bir çarpıntı var
Ne olduğunu henüz anlayamıyorum
etrafa bakınıyorum sessiz ve korku dolu gözlerle
sanki bir şey çağırıyor beni yanına
hissediyorum ama göremiyorum
birden bir şey geçip gidiyor önümden
önceleri göz yanılması diye düşünüyorum
biraz dikkatlice bakınca aslında öyle olmadığını anlıyorum
odayı koridorun loş ışığı aydınlatıyor sadece
usulca kalkıyorum yerimden
korkuyorum ama deli gibi de merak ediyorum
yavaş ve sessiz adımlarla salona doğru yürüyorum
içimde anlamsız bir korku
yine de engel olamıyorum merakıma
korku dolu gözlerle bir şeyler görmeye çalışıyorum etrafım da
salona giriyorum sonra
her şey bıraktığım gibi
yarım kalan şarabım hala duruyor tezgahta
üşüyünce üstüme aldığım şal da koltukta
her şey normal geliyor o an bana
bir an da bir şey çarpıyor gözüme
bakıyorum dikkatlice ama anlayamıyorum ne olduğunu
daha da yaklaşmak istiyorum
korkuyorum
içimden saçmalama git ve bak bir şey yok diyorum
ama yine de korkuyorum
bilinçsiz bir şekil de salonun ortasına doğru ilerliyorum
ben yaklaştıkça daha bir büyüyor görüntü gözüm de
daha bir korkuyorum
ama yine de ilerlemeye devam ediyorum
tam camın önüne yaklaştığım da gözlerime inanamıyorum
ya ben hala rüya görüyorum yada aklımı kaçırıyorum
camdan bana bakan simsiyah upuzun saçları olan bir kız görüyorum
aslın da gözlerini göremiyorum ama bana baktığını biliyorum
ben de şaşkınlık içinde ona bakıyorum
oradan kaçmam gerek diye düşünüyorum ama kımıldayamıyorum
birinden yardım istemeliyim
ama ağzımı açıp bir şey söyleyemiyorum
adeta donmuş gözlerle ona bakıyorum
oda bana bakıyor
bir an da kımıldadığını fark ediyorum
çok ağır hareketlerle bana yaklaşıyor
kaçıp gitmem lazım
yardım çağırmam lazım
ama yapamıyorum
gözlerimi kapatıp içimden "bu gerçek değil" diye tekrarlayıp duruyorum
korkuyla gittiğini umarak tekrar gözlerimi açıyorum
ama gitmemiş
göremediğim gözlerini üzerime dikmiş
yavaşça bana yaklaşıyor ve ben engel olamıyorum
gözlerimden yaşlar süzülüyor sadece
ne kaça biliyorum ne konuşabiliyorum
orada öylece durmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum
burun burunayız
gözlerimi kapıyorum tekrar ve yalvarıyorum
"ne olur git rahat bırak beni"
ama o ne gidiyor ne de kımıldıyor
sadece bana bakıyor
ne yapacağımı bilemiyorum
o kadar çok korkuyorum ki o an orada ölebilirim
ellerini yavaşça bana doğru uzatıyor
yaşlar daha bir hızlı boşalıyor o an gözlerimden
ellerini yüzüme doğru uzatıyor yavaşça ve yaşlarımı siliyor
o kadar korkuyorum ki ne yapacağımı bilemiyorum
o yüzüme dokununca sonsuz bir huzur doluyor bir an da içime
gözlerimi kapatıyorum yavaşça
o kadar hafifim ki sanki yeniden doğdum
gözlerimi açıyorum tekrar
her yer aydınlanmış
koltukta buluyorum kendimi
yaşadıklarım hayal mi gerçek mi
bilemiyorum..

30 Kasım 2009 Pazartesi

Bugün Benim Doğum Günüm


Bugün benim doğum günüm
Nasıl da geçip gitti koskoca bir yıl
Ne ben ondan bir şey anladım ne de o benden
Yıllarımdan bir damla daha düştü hayatımdan

Kendimi çok boş hissediyorum
Dönüp geriye baktığımda hiç bişey göremiyorum
Geri de bıraktığım hiç bir iz yok
Gelecek günler de de bir fark olacağını zannetmiyorum

Bugün benim doğum günüm
Hiç bir fark hissedemiyorum
Sadece daha da nefret ve öfke doluyorum
Her geçen anın hesabını kime sormalıyım?
Bunca ızdırapın bedelinin kime ödetmeliyim?
Bilmiyorum...

Bugün benim doğum günüm
Hiç olmasını istemediğim bir gün bugün
Bitmesi için çabaladığım ama başaramadığım bir gün
Hiç olmamışım gibi davranmak istiyorum bugün..

Odamda doğum günü şarkısı dinliyorum
Ve dinlediğim son doğum günü şarkısı olmasını diliyorum
Herkes iyi ki doğdun derken
Ben kan ağlıyorum
Koca bir günü daha böyle bitiriyorum..

18 Kasım 2009 Çarşamba

Bir Şiir Yazmalıyım..


Bir şiir yazmalıyım
Ne sen olmalısın için de
Ne de ben..
Aşk şiiri olmalı bu ama
Kimseye hitap etmeden anlatmalı aşkı
Kinayelerle ..
Sevgi sözcükleri olmalı için de
Hiç bir zaman hissetmediğim şeyler hissettirmeli bana
Gizemli olmalı
Tutkuyu hissetmeliyim okurken
Sevdirmeli seni bana
Yaşlar süzülmeli gözlerimden
Nedenli,nedensiz..

Bir şiir yazmalıyım
İçinden aşk geçmemeli
Nefreti öğretmeli bana
Acı çekmeliyim okurken
Kan akmalı gözlerimden
Siyaha boyamalı bütün dünyayı
Kin duyurmalı hayata karşı..

Bir şiir yazmalıyım
İçinde ölüm olmalı
Sonu hissettirmeli bana
İçimi titretmeli okurken
Buz tutmalı her yanım
Mezar olmalı odam bana
Ölüm koymalı noktayı sona..

Baba..


Nefret etmek bile sevmektir demişti biri bana
Doğruymuş baba..
Meğerse senden ne kadar nefret edersem edeyim
Bir o kadar da seviyormuşum..
Bugün anladım...
Aynaya baktığımda yüzünü gördüm baba
Gülümsüyordun bana
İşte o an anladım içimdeki boşluğun sen olduğunu.
Bu yeri doldurulamaz bir boşluk baba.
Her ne kadar kızgın olsam da sana
Kısa süren iyi günlerimiz geldi bir anda aklıma
O günleri özledim baba..
Sıcak kollarını özledim..
İlk defa ağladım bugün baba
Yokluğuna ilk defa ağladım..
Meğerse aramıza koyduğum duvarlar
Şeffaf birer naylonmuş baba..
Bugün anladım senden nefret ederek kendimi kandırdığımı
O kadar çok arayıp sesini duymak istedim ki
Ama yapamadım baba
Cesaret edemedim buna..
Halbuki alıştım sanmıştım yokluğuna
Alışamamışım baba, becerememişim bunu da..
Şimdi kim bilir nereler de ne yapmaktasın baba
Bilmiyorum...
Lanet olsun ki bilmiyorum..
İşte bu yüzden artık kendimden daha çok nefret ediyorum...

1 Kasım 2009 Pazar

Yağmur..


sonbahar geldi yine
yapraklar gibi sararıp soluyorum gün be gün ben de
yağmurlar alıp götürüyor yine geriye kalanlarımı
ağız dolusu küfürler savuruyorum ardlarından
duymuyorlar beni nasıl olsa
öyle bir kök saldım ki odama
ne yağan yağmurlar ne de dökülen yapraklarım
engel olabiliyor bu sessizliğime
sessiz değilim aslında
fırtınalar kopuyor içimde
ama duymuyor beni hiç kimse
cevap veremiyorlar bu amansız çığlıklarıma
duymalarını da istemiyorum zaten
kimse girmesin istiyorum yalnızlığımla arama
hem şair de dememiş mi zaten yalnızlık paylaşılmaz diye
paylaşamam ben de hiç kimseyle ...

yağmur başladı yine
sonsuz bir öfke saçıyor yer yüzüne
alıp götürüyor yine geride kalanlarımı
baka kalıyorum sadece arkalarından
el sallıyorum sonrada usulca
beni unutmayın diyorum
unutmayın beni
ben sizi hep hatırlayacağım çünkü
hepinizin izi var yüreğimde
silmeye kıyamadığım siyah kirli izleriniz duruyor hala benliğimde...

31 Ekim 2009 Cumartesi

Gitme..


gitme...
ellerini ellerimden ayırma
bu acıyı yaşatma onlara da
gitme...
nefesini kesme dudaklarımdan
buz tutarlar nefesin olmayınca
sıcaklığını onlardan esirgeme
gitme...
sen değil miydin gözlerindeki parıltı beni hayata bağlayan diyen
gidersen sönmezler mi
aynı canlılıkla bakarlar mı sanıyorsun
gitme...
tüm renkler kaybolur sen gidersen
siyah beyaz olur dünya
öyle bir hayat yaşamaya değer mi sanıyorsun
gitme...
kalbim bu acıya dayanamaz
bir daha atar mı sanıyorsun
sus..
gideceğini söyleme
sağır olur kulaklarım dayanamaz bu kelimelere
bakma yaşlı gözlerle gözlerime
gitme...
beni sessizliğe mahkum etme
gitme..
kalbime müebbet verme
onu da cezalandırma seni her gördüğünde durmadan attı diye
gitme..
sen gidersen yok olur tüm kırmızılar
bilirsin severim kırmızıyı
siyaha boyamama izin verme dudaklarımı
gitme..
kokunu ayırma benden
ölmeme izin verme
gitme...
solar yok olurum sen olmadan
suyumsun sen benim
canımsın bana hayat verensin
gitme..
gidiyorsun madem gözlerimi de al yanına
görmesin senden başkasını bir daha
ellerimi de al
dokunmasın başka bir tene asla
kalbimi de götür yanın da
atmasın sen olmadan bir daha..

29 Ekim 2009 Perşembe

Türkülerle Ölmek


Bir sürü arkadaşım olsa
Bütün gün solcu türküleri dinlesek
Seyduna bitse cevdet başlasa
Hepsi birbirini harmanlasa..
Rakı masası kursak
Sözcükler mezelere karışsa
Mezeler sözcüklere..
Sarhoş olsak
Sözcükler daha bir hırçınlaşsa
Memleketi tartışsak
Fikirlere saygı duysak
Şerefimize kadeh kaldırsak..
Saf olsak, temiz olsak
Kibir diye birşey olmasa
Sonra aşık olsak
Ama söyleyemesek
Her çalan türküde göz göze gelsek
Ama konuşamasak
Türkülerle sevsek birbirimizi
Türkülerle konuşsak
Türkülerle bakışsak
Türkülerle vurulsak
Türküler gibi olsak
Türkülerle ağlasak
Türkülerle gülsek
Sözcükler boğazımızda düğümlense
Sadece türküler anlata bilse içimizdekileri
Ara sıra tartışsak
Ama hiç darılmasak
Ülkemiz için savaşsak
Ölürken bile kol kola olsak
Göz göze gelsek
Ama hep gülümsesek
Hiç yaş akmasa gözlerimizden
Büyük bir hafiflik olsa üstümüzde
Kan gövdeyi götürse
Ama hiç oralı olmasak
Sadece biz bize ölsek
Kanlarımız karışsa birbirine
Ama hiç acı çekmesek
Yüzümüz gülse hala
Türküler gibi doğup
Türküler gibi ölsek...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Birini sevdim...



ben birini sevdim
bembeyazdı teni
dokunsam solacak gibi
arkamı dönsem yok olacak gibi

ben birini sevdim
masmaviydi gözleri
baksam kör olacak gibi
denizlerde boğulacak gibi

ben birini sevdim
arkamı dönmeye korktum hep
bir gün gidecek sandım
bir anlık gözümü ayırsam
yok olacak sandım

ben birini sevdim
var mıydı yok muydu hiç bilemediğim...

ben birini sevdim
ölümüydü dirimiydi anlayamadığım..

ben birini sevdim
varlığını hissedemediğim..
birini sevdim...

25 Ekim 2009 Pazar


Sevmesin kimse beni ne olur
Beterin de beteriyim
Seviyorum derim sıkılırım
Sevmiyorum derim canımı feda ederim
Anlamışsınızdır sanırım
Dengesizin biriyim

Kalp hırsızı derler kimileri adıma
Çalar çalar kaçarım
Eski bir sandığım var evde
Hepsini içinde saklarım
Kimse bilmez aslında
Benim ruhum göçebe
Kalamıyor sabit bir yerde..

21 Ekim 2009 Çarşamba

Ölü Kahraman






Nefes nefeseydim ne yöne kaçacağımı şaşırmıştım her yer kapkaranlıktı çünkü
Sadece durmadan koşuyordum,koşuyordum,koşuyordum.
Ormanlık bir alandı burası ama tam olarak neresi bilmiyorum
Sadece bir şeyen kaçıyordum
Ama neyden? Kovalayan birileri yada bir şey olmalıydı
O kadar karanlıktı ki hiç bir şey göremiyordum
Sadece bütün gücümle koşuyordum
Hayret hiç yorulmuyordum
Nefes nefeseydim ama yorulmamıştım nedense
Bir ara durup etrafa bakındım sadece ağaçlar vardı
Kocaman upuzun ağaçlar
Hayret etrafta hiç bişey yokken ve kapkaranlıkken ne kadar da rahatım
Hiç korkmuyordum beni korkutan tek şey kaçtığım şeydi
Etraf korkutucu gelmiyordu nedense

Tekrar koşmaya başladım nefes nefese kaldım yine
Ama hala neyden kaçtığımı bilmiyordum
Sonra birden bir karartı gördüm bir ağacın arkasında
Beni izliyordu hatta beni o kovalıyordu
Ondan kaçıyordum evet evet artık emindim
Bir karartıdan kaçıyordum
Ne olduğu bilmiyordum ama kötü bişey olduğunu hissediyordum
Peki neden kovalıyordu beni
Ne yapmıştım ki ben ona
Ne istiyordu acaba benden
Hem düşünüyordum hem de kaçıyordum
Tuhaf olan ben olağanca gücümle koşuyordum ama o sadece yürüyordu ve hep arkamdaydı
Sanki istese beni yakalaya bilirdi ama istemiyor gibiydi
Anlayamadım bir türlü
Neden yakalayabilecekken yakalamıyordu?
Madem yakalamayacaktı neden kovalıyordu?
Ve ben neden kaçıyordum?
Buna bir türlü anlam veremedim
Büyük bir hırsla kaçmaya devam ediyordum

Birden bi ev çıktı karşıma küçük bahçeli bir evdi bu
Çok tanıdık geliyordu ama bir türlü neresi olduğunu hatırlayamıyordum
İçeri girmeli miydim yoksa oradan bir an önce kaçmalı mıydım
Belki birileri bana yardım edebilirdi içerde
Koruyabilirlerdi belki beni o karanlık şeyden
Kapıya yaklaştım eski demirden yapılma bir kapıydı bu
Küçük bir cam vardı mozaik bir cam..
Hayret bir şeyler hatırlatıyordu bana bu cam
Ama ne?
Kapı kendiliğinden açıldı kimse yoktu sanırım evde
Ama ginede girip bir yerlere saklanmalıydım
Kaçmalıydım beni kovalayan şeyden
İçeri girdim çok eski yeşil koltuklar vardı
Işığı yakamam burada olduğumu anlar yoksa..
Etraf çok karanlık
Dışarıda beni kovalayan şey mi daha korkutucu yoksa burasımı karar veremedim
Ama yinede içerde ilerlemeye devam ettim
Bir vitrin vardı kahve rengi çok eski bir vitrin
Üstünde de çok eski renkli televizyonların yeni çıktığı zamandan kaldığını tahmin ettiğim bir televizyon vardı
Birden açıldı televizyon terete1 çekiyordu sadece
Belki de özel kanalın sadece star olduğu zamanlardan kalma bir televizyondu
Bir kadın haber sunuyordu ama ne dediğini anlayamıyordum
Zaten görüntü de bir gidip bir geliyordu
Salon olduğunu düşündüğüm odadan başka bir odaya doğru ilerledim
Çok küçük bir bölüm vardı diğer odayla arada
Mutfağa benziyordu çok kullanışsız ilkel bir mutfaktı burası
Sonra birden bir kadın belirdi mutfakta yanında da ufak bir kız vardı
Bir şeyler yapıyorlardı
Merhaba diye seslendim ama bana cevap vermediler
Hatta beni görmüyorlardı bile
Neden görünmüyordum acaba?
Neden duymuyorlardı sesimi?
Kadın cam bir kapla ocakta bir şey pişiriyordu
Küçük kızda yanında bişeyler söyleyip duruyordu
Kadın birden bağırmaya başladı
" Hep senin yüzünden hepsi senin suçun tepemde konuşup duruyorsun gördün mü bak patladı cam hep senin suçun"
Kız çok korkmuş bir şekilde yanımdan koşup gitti
Kadında arkasından bakıyordu
Bana çok tanıdık geliyordu her şey bu olay bu insanlar
Ama hatırlayamadım bir türlü
Bahçeye küçük kızın yanına doğru yürüdüm sonra
Çok ilginç bir bahçeydi
Bir gül ağacı,erik ağacı,ne olduğunu bilmediğim bir ağaç ve kiraz ağacı vardı
Kız erik ağacına yaptıkları salıncakta hem ağlıyor hem de sallanıyordu
Yanına doğru yürümeye başladım
Bir merdiven vardı çatıya çıkmayı sağlayan
Çok eski bir merdivendi
Sanki bir basamak çıksam kırılacaktı
Çok istedim çıkmayı ama vazgeçtim sonra
Kıza doğru yürümeye devam ettim
Yanına gittim ama o beni görmüyordu
Ağlıyordu ve sallanıyordu sadece
" Benim suçum değil, isteyerek yapmadım" diyordu ağlarken de ara ara
Karşısına geçtim sonra çok tanıdık geliyordu çünkü
Uzun uzun baktım yüzüne
"Kimsin sen? Duy lütfen sesimi nereden tanıyorum seni?"
Hiç cevap yok hayalettim sanki duymuyordu beni bir türlü ne yaparsam yapayım görmüyordu beni
Sonra bir kız geldi yanına ondan daha büyük
Ağaca çıktı ve dalın üstüne oturdu elinde bir şey yiyordu çekirdekti bu sanırım
Bende hayretle ona bakıyordum
Bitişiğindeki evden de bi kadın bağırıyordu
" İn oradan düşeceksin! Şımarık piçler ne olacak bıktım sizden ne zaman defolup gideceksiniz"
Büyük yeşil demir kapıyı çarpıp içeri girdi sonra
Yüzü aynı bir maymunu hatırlatan ve her nedense bir anda kinle yüzüne baktığım bu kadın çok tanıdık geldi bana
Herkes çok tanıdıktı ama bir türlü çıkartamıyordum kim olduklarını
Beynimi o kadar çok zorluyordum
Ama nedense hatırlayamıyordum
Kimsiniz siz? Beni neden göremiyor ve duyamıyorsunuz?
Yada ben kimim ve buraya nasıl geldim?
Beni kovalayan gölge geldi bir anda aklıma
Nasılda unutmuştum onu
Görünmüyordu ama etrafta... Kurtulmuş muydum yoksa ondan
Umarım öyledir..
Ben bunları düşünürken çocukların annesi olduğunu düşündüğüm kadın bahçeye geldi
Salıncakta sallanan küçük kızın yanına gitti ve kucağına aldı
" Özür dilerim bebeğim seni üzmek istememiştim ama sende çok konuşup sinirimi bozdun"
dedi ve içeri götürdü küçük kızı
Abla hala ağacın dalında oturuyor ve çekirdek yiyordu
İçeri doğru yürümeye başladım tekrar
Kapıdan tam içeri girdim salonda bir adam bağırıyordu
Bir şeylere çok kızmış olmalıydı ama ne söylediğini anlayamıyordum
Boğuk boğuk çıkıyordu çünkü sesi
Kadın da hem korkuyor hem de ona cevap veriyordu
Adam gerçekten çok sinirliydi
Bütün damarları gerilmiş dışarı çıkmaya çalışıyordu sanki
Gözleri kıpkırmızıydı ateş saçıyordu etrafa
Sonra kadın elinde kırmızı bir leğenle bahçeye çıktı
Çamaşır yıkayacaktı sanırım
Büyük kız da ağaçtan indi ve yardım etti annesine
Küçük kız oyuncaklarıyla oynuyordu yanlarında
Birden telefon çalmaya başladı
Baba içerden bağırıyordu " Biri şu lanet telefona baksın"
Küçük kız içeri koştu hemen bende arkasından girdim
Adam koltuğa uzanmış yatıyordu
Şaşırmıştım doğrusu
Neden kendi o müstakbel kıçını koltuktan kaldırıp da bakmamıştı ki telefona
Kız telefonun ahizesini kaldırdı
Bir süre durduktan sonra " hayır öyle biri yok yanlış numara" dedi ve telefonu kapattı
Tam bahçeye doğru yürümeye başladı ki adam " kimmiş" dedi
Küçük kız korkarak " yanlış numara" dedi
Adam birden yerinden kalktı ve kıza " şu kapıyı kapat ve buraya gel hemen" dedi
Kız korkudan titreyerek salonun bahçeye açılan kapısını kapattı ve babasının yanına doğru yürüdü
O kadar çok korkuyordu ki titrediğini görebiliyordum
Adam sessizce kıza "sakın bağırayım deme" dedi ve yüzüne bir tokat indirdi
O kadar şaşırmıştım ki gözlerim yuvalarından fırladı her yerim titremeye başladı
Bişeyler yapmalıydım ama ne?
Adam kızı dövmeye devam etti yere fırlattı yüzüne yüzüne tekme savuruyordu
Kız da babasının sözünü dinliyor bağırmıyordu
Adam ateş saçan gözleriyle kızı tekmelemeye devam ediyordu
Çıldırmak üzereydim
" Hayırrrr yapma ne olur bırak o çok küçük daha yapma lütfen" diye bağırıyordum
Ama beni hiç duymuyordu acımasızca darbeler indirip " Demek yanlış numaraydı ha yalancı orospular" diye söyleniyordu
Kapıya doğru bakıyordum çaresizce
Biri gelsin ne olur biri duyup gelsin ve kurtarsın
Kimse gelmiyordu ama kimse duymuyordu çünkü sesleri
O kadar sessizlerdi ki küçük kız o kadar çok korkuyordu ki
Sanki bağırsa çığlık atsa ölecekti daha çok dövecekti
Belkide öyle sanıyordu çünkü o daha çok küçüktü
Bu kadar acımasızca dövülmeyi hak edecek ne yapmış olabilirdi ki
Adam acımasızca yüzünü yumrukluyordu hala
Sonunda yoruldu ve bıraktı
Kız ağzı yüzü kan içinde sessiz hıçkırıklarla ağlıyordu
Kalkamadı bir süre yerinden ne suçunun ne olduğunu oda bilmiyordu
Belkide artık çok alışmıştı bu duruma yadırgamıyordu
Bir süre sonra zorla da olsa yerinden kalktı ve bahçeye doğru yürüdü
Bende arkasından gittim
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum,burnum akıyordu içime çekiyordum kısa aralıklarla
Anne ve abla hala çamaşır yıkıyorlardı
Küçük kız sendeleyerek yanlarına gitti
Kadın kızını o halde görünce şok geçirdi
" Yine ne oldu ne yaptın da dövdü o şerefsiz adam seni nasıl kıydı sana orospu çocuğu " diye sessizce söylenirken bir yandan da ağlıyordu
Ama o kadar sessizlerdi ki seslerini duysa onları da dövecek diye korkuyorlardı sanırım
İşte o an dışarının daha güvenli olduğuna karar verdim
Ne yapıp edip çıkmalıydım bu evden
Keşke o küçük kızı da götürebilseydim yanımda
Koruyabilseydim keşke onu
İçeri girdim tekrar dışarı çıkmalıydım çünkü
Salona girdim adam hala koltuğa yayılmış televizyon izliyordu
O kadar çirkindi ki nefretle baktım yüzüne
Keşke o an beni görebilseydi
Nefretimi hissedebilseydi keşke
Dış kapıya doğru ilerledim
Tam kapıyı açıp çıkacaktım ki kapının camından o gölgeyi gördüm
Bana doğru bakıyordu
O an ne yapacağımı şaşırdım içeri doğru koştum tekrar
Dipteki diğer odaya doğru koştum
İçeri girdim nefes nefese kalbim yerinden fırlayacak gibi atıyordu
Kimdi o? Ne istiyordu benden?
Bu oda salondan daha büyüktü
Bir büyük yatak vardı sadece
Kocaman ve bembeyazdı
O eve ait gibi değildi çok yeni ve çok güzeldi
Tavana takıldı gözüm tahtalar vardı uzun uzun boydan boya tahtalar
Tam yatağın üstün de de bir halat vardı
Birisi intihar edecekti sanırım ama kim?
Şaşkın şaşkın yukarıya doğru bakıyordum ki kadın içeri girdi
Çok güzel bir yüzü vardı bembeyazdı
O kadar beyazdı ki bu eski ve pis evde elmas gibi parlıyordu
Çok mutsuzdu ağlıyordu
Yatağa oturdu ve ağlamaya devam etti
Yoksa o mu hazırlamıştı ilmeği
Yok canım olamaz bu
Çocuklarını bu acımasız dünyada yalnız bırakamaz
O öyle bir anne değil buna eminim..
Ağlamaya devam ediyordu o kadar çok mutsuzdu ki
Kalbime milyonlarca iğne batıyordu sanki ona bakarken
Bişeyler yapmalıydım
Mutlu olması için bişeyler yapmalıydım
Ama beni ne görüyor ne de duyabiliyordu
Bir anda yatağın üstüne çıktı
Ne yapacağımı şaşırmıştım
Ona engel olmalıydım ama nasıl?
Bir süre bekledi hem ağlıyor hemde ilmeğe bakıyordu
O an da o halatın salıncağın ipi olduğunu anladım
Yavaş yavaş boynuna geçirdi ilmeği
Boş boş etrafa bakıyor ve ağlıyordu
Çok korkuyordu çocuklarını düşünüyordu belki de
O yokken onların başına gelecekleri
Çekecekleri işkenceleri
Daha bi hıçkırarak ağlıyordu şimdi de
O anda kapı açıldı ve büyük kız girdi içeri
Önce boş boş baktı
Gördüğü şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu galiba
Sonra birden bir çığlık patlattı
" Anneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee"
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ikisi de
Bende ağlamaya başladım sonra
İğneler kalbimi paramparça ediyorlardı
Sanki hançer şeklinde dövme yapıyordu birileri kalbime
İğneler batıp batıp çıkıyordu
Kadın boynundan ilmiği çıkarttı sonra ne yapacağını şaşırdı çünkü
Belkide sevinçten ağlıyordu şimdi de
Kızı içeri girip intiharına engel oldu diye
Birbirlerine sarılıp ağlamaya devam ettiler
Bende ağlıyordum ama mutluydum
Hiç olmadığım kadar mutlu
Kalbim sadece sızlıyordu
Dövme bitmişti sanırım öyle bir acı vardı çünkü kalbimde..

Bir anda her şey değişti
Oda aynı odaydı ama her yerde aynalar vardı
Küçük, büyük, boydan boya aynalar
Ne tarafa dönsem kendimi görüyordum
Bu durum canımı çok sıktı!
Çıkmalıydım bu odadan bir an önce
Kapıya doğru gittim ama kilitliydi
Açılmıyordu o kadar zorlamama rağmen
Kim kilitledi bu lanet olası kapıyı??
" Çıkarın beni buradan" diye bağırmaya başladım
Kimse cevap vermiyordu
Evden hiç ses gelmiyordu zaten
Tekrar odaya doğru döndüm
Bana bakıyordu bütün yansımalarım
Birden bişey oldu
Aynaların birinde küçük kız beliriverdi
Bana bakıyordu yaşlı ve masum gözleriyle
Ona doğru yürüdüm yavaş yavaş
Elimi uzattım oda aynı anda bana elini uzattı
Gülümsedik aynı anda
Sanki beni taklit ediyordu
Ben ne yaparsam onu yapıyordu
Ağzımı açtım oda açtı aynı anda
Şaşkın şaşkın bakıyorduk birbirimize
" Ne oluyor burada neden taklidimi yapıyorsun" dedim
Ama sesim aynı anda yankılandı
Benim gibi davranıyordu
Bu durum bir süre sonra sinirlerimi bozmaya başladı
" Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" dedim sinirli sinirli
O da aynı mimiklerle aynı anda konuşuyordu benimle
Bu nasıl olurdu ama
O düpedüz benim yansımamdı (!)
Arkamı dönüp diğer aynalara doğru baktım hepsinde o vardı
Şaşkın şaşkın birbirimize bakıyorduk
Ağlamaya başladım
Sinirlerim çok bozulmuştu çünkü
Korkuyordum da üstelik
Nasıl bir evdi burası?
Nereye gelmiştim ben?
Odamı evimi özledim bir anda
O an sanki hiç geri dönemeyecekmişim gibi geldi
O kadar çok korktum ki hıçkıra hıçkıra ağlıyordum
Küçük kız da benimle aynı anda ağlıyordu
O benim aksimdi
Bunun başka bir açıklaması olamazdı
Yoksa.... Yoksa o ben miydi?
Hayırrr hayırrr bu imkansız olmaz bu!
Ama ya öyleyse nasıl olur ki böyle bir şey
O bendim evet
İşte bu yüzden tanıdık gelmişti bana
Bu ev bu insanlar
Aman Tanrım!!
Burası benim çocukluğumdaki ev
Bunlar benim anılarım
Peki nasıl olurda tanıyamadım nasıl hatırlayamadım?
Buraya nasıl geldim?
Bir sürü soru ve şaşkınlık vardı etrafımda
Ne yapacaktım peki şimdi
Nasıl kurtulacaktım bu lanet yerden
Kapıda kilitli...
Birden yansımam değişti
Karşımda beni kovalayan o korkunç siyah gölge duruyordu
Bana doğru bakıyordu
O kadar çok korktum ki nefes alamadım bir süre
O bana baktıkça geri geri yürüyordum
Gözümü ondan ayıramıyordum ve kaçacak bir yer arıyordum
Birden arkamda bir şeye çarptım ve bir hırsla döndüm
Buda başka bir aynaydı ve karşımda o korkunç gölge vardı yine
Bana bakıyordu pis pis
Ne tarafa kaçacağımı şaşırdım
Her yerdeydi
Bana bakıyordu hiç kımıldamadan
Birden bire belirginleşmeye başladı
Canlanıyordu sanki
Neye dönüşeceğini merak ediyordum bir o kadar da korkuyordum
Kimdi o acaba ve neden peşimi bırakmıyordu?
Şekiller belirginleşmeye başladı
Siyah şortlu siyah badili siyah saçlı bir kızdı bu
" Aman Tanrım!! Bu olamaz!! "
Bu benim bu benim yansımam..
Bu nasıl olur ama?
Ben.... Ben....
Anlayamıyorum bir türlü
Ben şaşkınlığımı hala üstümden atamazken birden görüntümün yanında küçük kız beliri verdi
Benim küçüklüğümdü bu
Bir türlü kim olduğunu hatırlayamadığım çocukluğum..
El ele tutuşmuş bana bakıyorlardı
Gülümsüyorlardı
Çok mutlulardı
Neden bu kadar mutlulardı peki?
Neden bana gülümseyerek bakıyorlardı?
Çok şaşkın ve huzursuzdum
Ne yapacağımı bilemiyordum
Ne yapacaktım şimdi nasıl kurtulacaktım burdan?
Gülmeye başladı görüntüm
Kahkaha atıyordu
Sinirlenmeye başladım
" Ne istiyorsunuz benden ne? "
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu yavaş yavaş
Hiç konuşmuyor sadece bakıp gülüyordu
Çocukluğum da şaşırmıştı yansımama bakıyordu korkmuş bir şekilde
Yüzündeki tebessüm silini verdi yansımamın kahkağasıyla birlikte
Bişeyler yapmalıydım kurtulmalıydım ondan
Ellerini çocukluğumun saçlarına götürdü
Okşamaya başladı saçlarını
Çok korkuyordum nedenini bilmiyordum ama korkuyordum sadece
Elerini boynuna doğru indirdi yavaş yavaş
Hem gülüyor ve bana bakıyordu
Hemde çocukluğumun boynunu okşuyordu
Birden iki eliyle birden boynumu sıkmaya başladı
Çırpınıyordu küçücük vücudum bağıramıyordu ama
" Hayırrrrrrrrrrrrr ..... Yapma lütfen...lütfen..lütfen
Ne istersen yaparım çocukluğumu rahat bırak lütfennn"
Hiç cevap vermeden boğmaya devam ediyordu beni
Bişeyler yapmalıydım
Bişeyler yapmalıydım bir an önce
Yoksa öldürecekti
"Tanrım yardım et ne olur ne yapabilirim bir yol göster"
Bir an da yapabileceğim tek şeyin aynayı kırmak olduğuna karar verdim
Yumrukladım... Yumrukladım..
Ama hiç bir işe yaramadı
Aldım yere fırlattım.. Üstünde zıpladım.. Tekmeler savurdum
Hiç bir işe yaramadı..
O hala kahkaha atıyor ve boğuyordu çocukluğumu
Gözüme ilerdeki bir sandalye ilişti
Hemen koşarak onu aldım ve aynaya doğru fırlattım
Kırılmadı yine
Vurdum... Vurdum... Vurdum
Bütün gücümle vurdum..
Kırıldı sonunda Ama daha bir sürü ayna vardı
Ve ben sadece birtanesini kırabilmiştim
O hala diğer aynalardan bana bakıyor gülüyor ve çocukluğumu öldürmeye çalışıyordu
Çaresizce yere çöktüm ve hıçkırarak yalvarmaya başladım
" Yapma ne olur durrr lütfennn.. lütfenn.."
Nasıl olduğunu anlayamadan elime kırık bir ayna parçası aldım
Ağlamaya devam ediyor ve bileğime sürtüyordum ayna parçasını
Ben bileğimi bilinçsiz bir şekilde kesmeye çalışırken birden o küçük ayna parçasında kendi yansımamı gördüm
Yüzümde garip bir tebessüm vardı
Siyah makyajım akmış gotik bir hava vermişti bana
Çok sevmiştim bu halimi gülmeye başladım bu yüzden
Bir rahatlama doldu içime
Yere yığıldım yavaş yavaş
Her yer kıpkırmızıydı
Seviyordum siyahla kırmızıyı bir arada kullanmayı
Çok uyumlu olmuştuk şuan da
Tek eksikti sanki kırmızı ve tamamlanmıştı oda
Huzur dolmuştu içime
Yüzümde saçma sapan bir gülümseme vardı
Yansımama baktım göz ucuyla
Çok sinirli bakıyordu bana doğru
Emeline ulaşmasını engellemiştim çünkü
Yavaş yavaş silinmeye başladı aynadan görüntüsü
Çocukluğum bana doğru bakıyordu huzur dolu yüzüyle
Oda da kendimi gördüm sonra başımda dikilmiş bana doğru bakıyordu
Çok mutlu görünüyordu huzurluydu...
Çocukluğum da beliri verdi birden yanımda
Gülümseyerek bakıyordu yüzüme
Elini tuttu ruhumun ve aynaya doğru yürümeye başladılar
Odaya birden güneş doğmuştu sanki
Bir huzur vardı o eski korkunç anılarla dolu odada
Aynanın içine girdiler sonra ve bana el sallamaya başladılar
Bende çok istiyordum el sallamayı ama gücüm kalmamıştı
Bütün kanım boşalmıştı
Bütün oda kırmızıya boyanmıştı
Her yerden kan fışkırıyordu sanki
Kendi kanımda boğuluyordum
Nefes alışım giderek yavaşladı
Sona yaklaşmıştım ama mutluydum
Bir kahramandım çünkü
Yıllar sonra bile olsa çocukluğunu kurtaran güçsüz ölü bir kahramandım..

Elma Şekeri



Bu sabahların bir anlamı olmalı diyip duruyorum her gözümü açışımda
Rüzgarlar bile yalan söylüyorlar bana
Her gece kulağıma bir şeyler fısıldayıp beni avutacaklarını sanıyorlar
Oysa ki ben siyah balonlarımla uçmak istiyorum sadece
Rüzgarlar bana yardım eder mi ki acaba?
Savurur musunuz beni istediğim yere?
Yalan söylemeyin ama sakın yine bana
Sabahların güzel olacağına inandırmaya kalmayın artık beni
Görmüyor musunuz inanmıyorum artık size de
İstemiyorum kulağıma fısıldadığınız ninnileri
Bebek miyim ki hem ben
Şekerle de kandıramazsınız küçük yüreğimi
Elma şekeri olabilir belki
Kırmızı hissettiriyor çünkü o bana
Dilimi kırmızıya boyuyor
Dudaklarımı da
Acaba kırmızı ruj sürsem elma gibi kokar mıyım
Keşke 12'den sonra elma şekerine dönüşsem
Söz veriyorum kırmızı oje de süreceğim
Tüm kırmızılar orospu dedi bir gece kulağıma biri
Oysaki kırmızıyı çok severim ben
Umay umay'ın da dediği gibi " her aşk bir orospu yaratıyor"
Belki de bu yüzden orospudur tüm kırmızılar
Yitiriyoruz çünkü her ayrılışta ahlak anlayışımızı
Bütün güç elimizde olsun diye orospulaşıyoruz
Ama sadece kendimizi kandırıyoruz
Kırmızılar sarsa da her yanımızı iyileştiremez hiç bir şey kanayan yaramızı...

Boş ver tüm bunları rüzgar
Hadi uçur beni
Fon da da Urge Overkill " Girl you'll be a women soon" olsun
Bağıra bağıra söyleyelim uçarken
Kırmızı rujumda olsun dudağım da
Ama söz ver bana rüzgar bir daha yalan söylemeyeceksin bana
12'den sonra elma şekeri olacağım
Söz ver bana rüzgar
İzin vermeyeceksin kırmızılarımı çalmalarına
Beni AŞK'a inandıran o kırmızılar çünkü
Yitiremem onları da
Elimden kayıp gitmelerine izin veremem
Sabahlarım hep anlamsız olmamalı
Kırmızı anlamlar yüklemeliyim her şeye
Tıpkı dudaklarım gibi
Kırmızı kelimeler dökülmeli ağzımdan
AŞK kokmalı hepsi..
AŞK solumalıyım kırmızı kırmızı
Şekere bulanmalı yüzüm
Tatlı kokmalı bütün vücudum
Kırmızı olmalı saçlarım da
Ancak o zaman elma şekeri olabilirim
Ancak o zaman Aşık olabilirim
Söz ver bana rüzgar
Bir daha yalan sözler fısıldamayacaksın kulağıma
12'den sonra elma şekeri olacağım...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Kimse...

Artık gök yüzündeki hiç bir şey inandıramaz beni Aşk'ın varlığına
Ne kayan yıldızlar dileğimi gerçekleştire bilir nede bir başkası
Hiç kimse olamaz yarama merhem
Hiç bir tıp adamı çare olamaz derdime
Kimse inandıramaz beni kendine
Kimse güldüremez yüzümü yine

Her mevsim kış benim için
Kalbim buz tuttu çünkü
Kimse eritemez o buzu
Hiç bi sıcaklık
Cehennem bile..

Karanlık


Hiç bir muhabbet tat vermiyor artık bana
Hiç kimse çare olamıyor kanayan yarama
Kim dokunsa tenime kan fışkırıyor her yanımdan
Gözlerim bile parlamıyor artık canlı canlı
Onlar da vaz geçti yaşamaktan
Kalp atışlarımı da duymuyorum artık
Oda bıktı sanırım boşu boşuna atmaktan
Nereye baksam karanlık
Nereye gitsem kara bulutlar tepemde
Hep beni mi buluyor yanlışlar
Yoksa ben miyim asıl yanlış olan
Bilemiyorum..
Aslın da düşünemiyorum
Doğru olan ne onu bile bilmiyorum
Yaşamak mı ölmek mi?
Yoksa yaşarken ölmek mi?
Mutluluk ne peki?
En son ne zaman mutlu olmuştum
Ya da mutlu olmuş muydum
Olduysam neden terk etti beni
Suçlu ben miydim o mu?
Gitme deseydim dinler miydi ki beni
Hep benimle kalır mıydı?

Peki gel desem gelir mi?
Gelmiyor işte
O kadar gel dedim
Gelmiyor
Duymuyor beni
Yoksa mutluluk sağır mıydı
Duysa gelir miydi
Sanmıyorum...

İsyan ettikçe daha da kendine çekiyor beni karanlık
Belki de ben istiyorum karanlıkta olmayı
Bilemiyorum...
Karanlıkta kendimi buluyorum belki de
Karanlıkla kapatıyorum çirkinliğimi
Kalpsizliğimi,mutsuzluğumu
Umursamazlığımı...
Karanlık beni kendine çektikçe daha bir kendim oluyorum belkide
Daha bir benimsiyorum adaletsizliği
Haksızlığı,çaresizliği..

Artık duyma beni mutluluk
Gelme sakın!
İstemiyorum seni ve sahte tebessümlerini
İstemiyorum zamansız gelişlerini ve sormadan gidişlerini
Karanlık artık tek dostum
Karanlık artık tek aşkım
Beni olduğum gibi seven
Beni olduğum gibi yargılamadan kabul eden
Karanlık artık tek sırdaşım...

Hoşça kal Baba!


Bu sabah tuhaf hislerle kalktım yataktan
Değişen neydi bende anlamadım
Hemen banyoya koştum ve aynaya baktım
Seni gördüm suretim de
Seni gördüm baba!
Bu olamaz dedim kendi kendime
Olamaz!
Sana o kadar çok benziyordum ki bu imkansız
Yok etmem lazım bu sureti
Parçalamam lazım
Sana benzeyemem ben
Senin kadar çirkin olamam
Senin kadar kalpsiz
Senin kadar acımasız olamam
Neden Tanrım neden?
Neden ben!!

O an ne yapacağımı şaşırdım
Gitmeliydin karşımdan
Yok olmalıydın biran önce
Öldürmeliydim seni
Hayatımı tekrar mahvetmene izin vermeyeceğim baba
Vermeyeceğim!
Çocukluğumu elimden aldın gençliğimi de vermeyeceğim sana
Öldürmeliyim seni biran önce
Yok etmeliyim!
Ama nasıl?
Ne yapacağım şimdi
Ya ruhumu ele geçirirse
Ne yapacağım Tanrım
Ya hep kalırsa yüzü yüzümde
Ya hiç gitmezse..

Titremeye başladı tüm vücudum
Bu olamaz diyebiliyorum sadece bu olmaz
Titreyen dudaklarımla
Senin dudaklarınla baba
Bunlar benim dudaklarım değil
Benim dudaklarım bu kadar kocaman değil
Niye sırıtıyorsun ha ne var
Bakma bana o acımasız gözlerinle
Bakma!
Sırıtma!
Rahat bırak yüzümü git başımdan git!
Bu yaşlar senin olamaz
Bana ait olan tek şey bu yaşlar baba
Sen kalpsizsin çünkü
Senin gözyaşın yok baba yok!
Süzülüyorlar senin suretinde hissedebiliyor musun peki?
Acımı anlayabiliyor musun ha anlayabiliyor musun?
Hissede biliyor musun baba hissedebiliyor musun?
Hiç sanmıyorum baba çünkü sen hissedemezsin
Sen hissizsin,duygusuzsun
Sırıtma bana gülme
Kulaklarım çınlıyor kahkahandan
Yeterrr Yeterrr git ne olur baba git!!
Verdiğin acılar yetmedi mi ha
Ne istiyorsun yine benden?
Ne verdin ki istiyorsun?
Bana tek mirasın acı baba acı
Çok istiyorsan al onu da götür
Senden bana hiç bir şey kalmasın baba kalmasın!
Kalmasınn!!
Bir şeyler yapmalıyım yok etmeliyim seni
O iğrenç yüzünü
Evet iğrenç mide bulandırıcı yüzünü
Ben senin kadar çirkin değilim baba
Bu kadar çökük değil yüzüm
Bu kadar nursuz değil suretim
Ben sen olamam bana
Senin gibi acımasız olamam
Git lütfen git!
Sana verecek hiç bir şeyim yok git
Ama eğer çocukluğumla gençliğimi takas yapabileceksen
Geri ver bana çocukluğumu
Al gençliğim senin olsun
Al onu mahvet
Ama çocukluğumu ver baba
Gülücüklerimi geri ver
Saflığımı geri ver
Bisikletimi,bebeklerimi geri ver
Kiraz ağacını,erik ağacını geri ver
Salıncağımı geri ver baba
Annemi geri ver
Gülücüklerini geri ver
Silebilir misin baba acılarımı
Silebilir misin kalbimin göz yaşlarını
Sile bilir misin ha söyle
Konuş baba bakma öyle
Konuş!
Silebilir misin?
Silemezsin değil mi yapamazsın
Çocukluğumu geri veremezsin
Kendime inancımı,güvencimi
Kısa pantolonlarımı
Ağlama baba ağlama
Onlar benim göz yaşlarım
Acıma baba bana acıma
Kendine acı sadece
Beni rahat bırak
Dokunma saçlarıma baba
Kirletme onları da...
Git şimdi git lütfen rahat bırak yüzümü
Rahat bırak sahte tebessümümü
Rahat bırak göz yaşlarımı
Rahat bırak acılarımı
Tek mirasın onlar baba
Bırak bari onlar kalsın senden yadigar
Onlar kalsın ki senden daha çok nefret edeyim
Onlar kalsın ki senden daha çok iğreneyim baba
Git şimdi lütfen git
Beni benimle bırak
Tek mirasınla bırak
Veremeyeceksin madem çocukluğumu
Git şimdi
Defol git!
Gitttttttt!!!

Bana başka yol bırakmadın baba
Sen gitmiyorsun madem ben göndermesini iyi bilirim seni
Tek yumrukluk canın var baba tek darbelik
Tek yapmam gereken aynayı parçalamak
O zaman sonsuza kadar yok olacaksın baba
O zaman karanlığıma tekrar geri döneceğim baba
Bana bıraktığın tek mirasa
Hoşça kal baba Hoşça kal
Umarım bir gün sende hissedersin
Umarım bir gün sende ağlarsın
Belki o zaman beni anlarsın
Hoşça kal baba....

Siyah Bir Düş..


Bugün siyah olmalı her yer.. Gök yüzü gibi aynı simsiyah olmalı.
Odamın duvarlarını siyaha boyamalıyım bugün
Bütün beyaz elbiselerimi siyaha boyamalıyım
Siyah olmalı mor tokalarım, her ne kadar moru çok sevsem de
Siyah olmalı kahverengi ayıcığım
Siyah olmalı makyajım, siyah giyinmeliyim baştan aşağı
Siyah oje sürmeliyim, rujumda siyah olmalı...
Aynı gökyüzü gibi hüzünlü görünmeliyim
Siyah yaşlar akmalı bugün gözlerimden
İçinde siyah geçen bütün şiirleri okumalıyım bugün
Siyah ruhlarla doldurmalıyım odamı
Siyah düşlerle doldurmalıyım..
Siyah kokan şarkılar çalmalı bugün bilgisayarımda
Simsiyah hissetmeliyim bugün
Her zamanki gibi değil, daha farklı olmalı bugün
Daha bir siyah olmalı..
Nereye baksam siyah görmeliyim
Hiç bir renk karışmamalı düşüncelerime
Hiç bir renk baştan çıkartmamalı beni
Sadece siyaha aşık olmalıyım
Simsiyah kokmalıyım bugün
O en sevdiğim mor ayakkabıları da siyaha boyamalıyım
Yoksa bugün giyemem...

Siyah takılarla süslemeliyim vücudumu
Bilirsin ben süslü biriyim..
Siyah yazılar yazmalıyım bütün gün
Siyah siyah okumalıyım sonra
Kitaplığımdaki bütün kitaplar da siyah olmalı bugün
Karabasanlar basmalı her gözümü kapatışımda
Kapkara yerlere götürmeli beni
Simsiyah izler bırakmalı vücudum da
Simsiyah bir gölge gibi görünmeliyim aynada
Siyah kanatlar takmalıyım omuzlarıma
Siyah gökyüzüne bırakmalıyım kendimi
Süzülmeliyim özgürce havada
Kargalar kıskanmalı beni
Özgürlüğüme şaşıp kalmalılar..

Siyah olmalıyım bugün
Her günden daha da siyah
Siyah bakışlardan uzak
Sadece kendi başıma siyah olmalıyım
Siyah sözler söylemeliyim kendime
Canımı yakmalıyım sözlerimle
Hiç kimsenin yakamadığı kadar çok yakmalıyım bugün canımı
Siyah tırnaklarımla yolmalıyım kabuk bağlayan yaralarımı
Kan akmalı her yanımdan, çok acı çekmeliyim bugün
Yok etmeliyim bütün aynaları
Görmemeliyim fışkıran siyah kanları
Sonra da içmeliyim acılarımı
Kadeh kadeh içmeliyim
Şaraba karıştırmalıyım kanlarımı
Şarap mı daha lezzetli yoksa kan mı bilmemeliyim
Karışmalı tatlar birbirine
Acılarımı daha da arttırmalı bu düşünce
Yok etmeli beni, bitirmeli
Hissetmemeliyim artık hiç bir şeyi
Uyumalıyım yavaş yavaş
Simsiyah bir uykuya dalmalı ve bir daha uyanmamalıyım bugün....
Siyah bir diyara gitmeliyim sonra
Sonsuza dek orada kalmalıyım...

Aşk Dibe Vurmuş Kaldıran Yok!!


Aşk dibe vurmuş kaldıran yok..
Gönlüm hapislerde, Kefaletiyse ölüm..

Hiç kimse susturamayacak çığlıklarımı,
Hiç kimse...
Hiç kimse dindiremeyecek acılarımı..
Ne bugün susacak isyanlarım, ne de yarın..
Ne sen avutabileceksin gönlümü, ne de bir başkası..
Aynaya her bakışımda sessiz çığlıklarım yankılanacak odam da..
Yüzümde masum bir tebessüm olacak her dışarı çıkışımda,
Hiç kimse bilemeyecek kalbimdeki ağrıları,
Hiç kimse göremeyecek gözümdeki yaşları,
Hiç kimse hissedemeyecek içimdeki yangınları,
Ve, Hiç kimse anlayamayacak aslında bir ölü olduğumu...
Herkes gibi yaşayacağım çünkü..
Yeri gelince güleceğim
Yeri gelince eğleneceğim
Ama hiç bir zaman yaşanmayacak içimde bu duygular
Sadece gülen bir maske takacağım yüzüme
Diğerleri aldansın diye
'Özlem ne kadar da güçlüymüş' desinler diye...
Ama hiç bilemeyecekler gönlümün sürgünde olduğunu
Hiç anlayamayacaklar..

Sevgi denen titreşime müebbet verdim!
Kimse kurtaramayacak onu bu cezadan
Çünkü, Kefaleti sadece ' Ölüm'...
Ancak ölüm olacak kurtuluşu sevginin
İşte o zaman kavuşacak özgürlüğüne..
Belki bir jilet darbesinde olacak özgürlüğü,
Belki bir halat ucunda,
Belki de ecel yatağında..
Kimse hüküm veremeyecek..
Kimse bir tahmin yürütemeyecek
Ben bile...
Ama nasıl olsa bir gün kavuşacak özgürlüğüne
İşte o gün bende kavuşmuş olacağım sonsuz sevgiye...