5 Ekim 2011 Çarşamba

54.Gün...

Bugün gidişinin 54. günü...
Oysa acın daha dün gibi hala içimde.
Yokluğunda hayatımda o kadar çok şey değişti ki..
Sabahları uyandığımda hala gözlerim seni arıyor.
Gittiğini hatırlayıp günleri lanetliyorum.
Sensiz doğan güneş aydınlatmıyor artık odamı.
Geceleri odaya girmek gelmiyor hiç içimden.
Kapıyı her açtığımda sanki hala oradasın ve içeri girişimi bekliyorsun gibi hissediyorum.
Sanki kapıyı açacağım ve sen de üstüme atlayacaksın beni öpücüklere boğacaksın gibi geliyor.
Ama kapıyı açıyorum ve sen yoksun.
O kadar boş geliyor ki odam artık bana.
Bir anda bütün eşyalar tek tek siliniyor ve o boşlukta yapayalnız bırakıyorlar beni.
Balkona bile çıkmak gelmiyor içimden.
Eğer çıkarsam gözlerimin boşluğa takılacağından korkuyorum.
Ya aşağı bırakırsam kendimi diye balkona adım atamıyorum.
Bulutları izliyorum her gün belki seni oralarda bir yerlerde görürüm diye.
Ama orada da yoksun.
Her gece rüyalarıma gelmeni diliyorum.
Orada da yoksun.
Lanet olsun!
O kadar mı kötüyüm ben.
Hak etmiyor muyum seni rüyalarımda dahi görmeyi
Hiç mi sevmedin beni yada hiç mi sevdiremedim kendimi?
Gitmene izin verdiğimi mi düşündün yoksa?
Seni sevmediğimi, istemediğimi mi düşündün yoksa?
Göremiyor musun, hissedemiyor musun nasıl acı çektiğimi yokluğunda?
Seni kendimden bile çok severken gitmene izin verebileceğimi nasıl düşünebilirsin ki.
Her gün acabalarla yaşıyorum.
Yanlış bir şey mi yaptım diye kendi kendimi yiyip bitiriyorum.
Şöyle yapsaydım belki gitmezdi, böyle olsaydı belki şöyle olurdu.
Belki.... belki... belki... keşke.. keşke.. keşke...
Her gün yiyip bitirdi beni bu belkiler, keşkeler...

Bugün yokluğunun 54. günü.
Bugün her zaman ki gibi açtım gözlerimi yeni doğan güne.
Odanın içinde gezdirdim gözlerimi.
Bıraktığın boşluğu izledim uzun bir süre.
Güneş ısıtmadı içimi bugün.
Sonbahar hissettirdi kendini, ürperterek tüylerimi.

Bugün ölümünün 54. günü.
Kapının arkasına bıraktığım beyaz ayakkabıma takıldı gözlerim bu sabah.
Onu kemirdiğin günü hatırlayıp tebessüm ettim kendi kendime.
Sana kızdığımı düşündüm sonrada.
Keşke kızmasaydım diye de düşürdüm yüzümü yere.
Fotoğrafına baktım her sabahki gibi bu sabah da.
Hani seni bulduğumuzun 2. günü yatağın üstünde minik ayıcıkla olan.
Tombik yanaklarını şişirip sırıttığın fotoğrafa.
Yine tebessüm ettim kedi kendime.
Kitaplığıma astığım tasmana takıldım sonrada.
Gözümün önünden onu aldığım gün geçti.
Sana ne kadar çok yakışacağını düşünmüştüm sevinçle.
Eve koşa koşa gelip boynuna takmıştım hemen.
Sende çok mutlu görünüyordun o gün.
Ellerimi yalayarak teşekkür etmiştin.
Ve yeniden düşürdüm yüzümü.
Gözlerime engel olamadım yine, yeniden.
Duşa attım hemen kendimi.
Her zaman yaptığım şeyi yaptım.
Doya doya, hıçkıra hıçkıra ağladım.
Duşun kapısından hiç bir şey olmamış gibi çıkıp kahvaltı hazırladım.

Bugün ölümünün 54. günü.
İçimde sanki dünmüş hatta bugünmüş gibi acı var.
İçimi yiyip bitiren bir acı bu.
Bu sabah seni her zamankinden daha çok özlemiş olarak açtım gözlerimi.
Ve her zaman ki gibi içimde kocaman bir boşlukla başladım güne..