15 Eylül 2012 Cumartesi

Tahammülsüzlük..

o kadar zor mu gerçekten de ufacık bir tebessüm göstermek
yüzümü görünce o kadar mı nefret doluyor içine
neden hep pusuda yatıp bir hata yapmamı bekliyorsun
bu kadar mı zor beni kabullenmek
o kadar mı kötüyüm
o kadar mı beceriksizim bu ilişkide
hep mi hatalıyım
hiç mi yok iyi yaptığım bir şey
madem öyle seni benim yanımda tutan ne
sevgi madem neden hata yapayım diye bekliyorsun
madem aşk neden bir tebessümü çok görüyorsun
hiç mi hak etmiyorum ufacık bir ilgiyi
ufacık bir gülümsemeyi
neden bana karşı bu kadar tahammülsüzsün
sevgi bu mu gerçekten
o zaman ben neden sana kıyamıyorum
bir bakışına bırakıveriyorum hemen kendimi
hata bile yapsan olmamış gibi davranıyorum
gözlerinin içine bakıyorum
sahibine tapan köpekler gibi
köpek gibi sevmek bu olsa gerek
o kadar sadığım ki sana
gazeteyle vursanda yaptığım her hatada
peşinden geliyorum sıkılmadan
gittiğin her yerde yanına kıvrılıyorum
kokun olmadan uyuyamıyorum
ben mi acaba sevgiyi farklı yorumluyorum
yoksa sen mi?



3 Eylül 2012 Pazartesi

Wazgecis 2

02-09-12 14:00

Nereye gitti o eskiden o güzel gözleri askla bakan adam
Nasıl değiştik bu kadar birbirimize karşı?
Aşklarımız ne zaman oldu de gömdük?

Her sabah gözlerini açtığında yüzü gülen beni gördüğü her an mutluluk duyan adam nerede şimdi?
İşe gittiğim dakikadan itibaren özlediğim eve dönmek için can attığım kişiye ne oldu?

Aşk sözcüklerini söylemeyi ne zaman bıraktık ve ne zaman birbirimize bu kadar katlanamaz hale geldik?

Ben mi değiştirdim seni yoksa zaman mı?
O kadar mı sıkıldık birbirimizden o kadar mı bıktık?

Ne zaman geçtik o saygıyı sevgiyi içeren çizginin ötesine?
Hiç mi dönüşü yok bu yolun?
Artık eski sen ve eski ben olamayacak kadar mı uzağız aşka?

Sanırım bizi bitiren zaman cevap olacak sorularıma.
Çünkü ne sen kabulleneceksin bu gerçeği ne de ben...
Gözlerimize bakacağız ve aski arayacağız geri dönmüşmü acaba diye
Nereye gitti kim bilir...
Dönermi onu da artık zaman bilir.
Ne dersin sevgilim bu umut belki de gerçekleşir...

Wazgecis 1

23-08-12 Persembe 15:30

Defalarca gözün kapalı silip atarken sen beni
Ben her defasında savrulan ve kırılan parcaları birleştirmekle uğraştım.

Sen her tartışımızda haklı-haksız ararken
Ben nasıl duzeltebiliriz sorunlarımızı diye kendimi paraladım.

Ben senin gözünde nefret edilesi, kibirli, saygisiz ve sizofren biriyken
Sen benim gozumde hep kucuk ve sefkate ac bir bebek olarak kaldin.

Gozlerine her bakisimda daha da asik oldum sana
Ki sen seni sevmedigimle suclaya bilecek kadar dik kafali olabildin.

Ben senin yuzunun asilmasina bile dayanamazken
Sen nasil oldu da onca gozyasima dayandin?

Acaba sen mi dogru olani yapiyordun yoksa ben mi?

Nasil oluyordu da okadar askla dolu adam kucucuk bir olayda nefret canavarina donusuyordu?

Nasil oluyordu da gozumun yasina bakmadan beni onca yasadiklarimiza ragmen bir kalemde silebiliyordun?

Ben seni mutlu etmek icin icimdeki kendimle savasip bu savastan kapanmaz yaralarima ragmen galip cikarken

Sen beni tek bir darbeyle nasil oluyordu da yere serebiliyordun?

Her iliskide bir bencil var miydi?
Varsa kimdi bu iliskide ki bencil?

Ben, beni hice sayip asla yapmam dedigim seyleri yaparken bencillik mi yapiyordum?

Yoksa sen icindeki seni sevmek ve memnun etmek yerine kendini beni memnun etmeye adamis gibi gorunup,
Aslinda senin istedigin kisi olamadigim icin bana sinirlenmen mi bencillikti bir turlu cevap veremedim.

Ask surekli birbirinin hatalarini aramak miydi senin icin?
Yoksa hatalari yok sayip birbirine daha siki sarilmak miydi?

Neden her tartismamizda gecmisi onume getirip durdun hic mi saygin yoktu bugune?

Simdi ne sen eskisi gibisin nede ben...
3,5 ay okadar degistirdi ki bizi yada sadece beni artik hic birseyi eski renkleriyle goremiyorum bu aralar.
Sadece gri renk var artik hayatimda.
Ben gokkusagimi yitirdim
Umarim sen yitirmezsin...

2 Eylül 2012 Pazar

Wazgecis

21-08-12 Sali 17:45

Kirik bir banyo kapisi birakarak ardinda gittin

Heryerde kokun varken nasil soluk almami bekledin o bos odalarda..
Sac tellerin heryerdeydi kiyamadim atmaya
Onlar giderse sende tamamen giderdin belki
Yada ben oyle sandim..
Belki de gitmeliydin icimden.
Nasil silip atabilirdim ki seni bir ada?
Hangi zaman yeter ki seni icimden atmama
Oyle bir islemissin ki iliklerime kadar damarlarimi kesmem lazim seni bunyemden atmak icin
Ama yapamam...
Seni icimden atamam...

Sen benim ilkimdin;
Ilk asik oldugum,
Ilk sevdigim,
Ilk ayni yatagi paylastigim,
Ilk katlandigim,
Ilk guvendigim,
Ve ilk gitmesini istemedigim..

Sana her baktigimda dogmayacak cocugumu cizdim kafamda
Gozlerine her bakisimda yeniden ve yeniden asik oldum sana
Sen guldugunde guldu gozlerim
Sen doydugunda doydu karnim
Bir annenin cocuguna besledigi askti benimki sana besledigim
Yaptigin hatalarda azarlamam bu yuzdendi
Herseyden sakinmam bu sebeptendi

Ama sen kabullenemedin bu durumu
Zor geldi iki anneye sahip olmak
Birinden kurtulmaliydin oda bendim..
Yapamadin, dayanamadin saf sevgime

Oysa ben seni oyle sevmistim iste
Bir annenin yillar sonra ugrasip da es kaza dunyaya gelen cocugunu sevdigi gibi
Iste ben oyle zor bulmustum seni
Cok da kolay oldu kaybetmem...

Yasattigin 3,5 ayin her aninda sevdim
Hala da seviyorum

Sen yaptigim her hatada benden igrenip nefret ederken
Sen hata yaptigin da ben seni daha da cok sevdim
Cunku her halinle seni kabullendim
Senin icin degistim
Senin icin nefes aldim
Senin icin varoldum adeta
Iste oyle bir aski birakip gittin
Icin hic titremeden carptin kapiyi
Sonsuz bir bosluga..
Sonsuz bir karanligi biraktin arkanda..

Hoscakal sevdigim...
Ben senden hic vazgecmedim...

24 Haziran 2012 Pazar

the most lonely day of my life

ben sana adım attıkça sen beni ittin
hep gitmek istediğimi sandın
oysa gitmek için bir sürü sebebim vardı
ama gitmedim..
çünkü sevdim...
hep soruyorsun ya "ne kadar" diye..
inanmadığın kadar!

bazen kalbimin parçalara ayrıldığını hissettim
bazen çok mutlu oldum
bazen de çok yalnız
hem de aynı evde olduğumuz halde çok yalnızdım..
çoğu zaman o vazgeçemediğin oyununla benim aramda seçim yapmanı istemek için yanıp tutuştum
çoğu zaman onu bana tercih ettiğini düşündüm
işte o zamanlar kendimi odama kapattım ve gözlerimi kapatıp evde gerçekten de yalnız olduğumu hissettim..
çoğu geceler uykularımdan uyanıp yantarafımı kontrol ettim
hep boştu...
oysaki hep sarılıp uyuyacağım biri vardı hayalim de...
beni gerçekten seven ve gecenin karanlığında yanımda hissedeceğim
yalnızlığıma son verecek biri..
hayallerle gerçekler birbirine uymuyormuş bunu yeniden öğrendim.

şimdi odamda  yalnızım
sen salonda oyun oynarken ben yalnızlık şarkıları mırıldanıyorum
duymasanda......


20 Mayıs 2012 Pazar

duvarlar...

inanana kadar görüşmeyelim o zaman dedin ve sustun
öyle cümlelerden ne kadar nefret ettiğimi bile bile üstelik...

saat gece yarısıydı ve sen
ben giderken arkamdan öylece baktın
senin benim sevgimi sorguladığın kadar
benimde senin sevgini sorgulama hakkım vardı oysaki
neden ne kadar yaralı olduğumu göremedin ki?
kime güvensem bir bir kayboldular hayatımdan
nasıl emin olabilirim bir gün bırakıp gitmeyeceğine
aklında hep gitmek varken?

şimdi var olan güven temellerim ilk depremde  yerle bir oldu
kurduğun cümlelerden çok gitmeme izin vermen acıttı canımı
ne heveslerle beklemiştim bugünü ve yarını
ama her zamanki gibi yine olmadı....



7 Şubat 2012 Salı

Vazgeçtim...

dar geliyor artık bana bu yollar, bu sokaklar,
gördüğüm hep aynı yüzler
hem şair de dememiş mi zaten
bir yerde herkes aynıysa orada kimse yoktur diye...
yapayalnızım bu hacmen büyük ama hükmen mağlup şehirde
insan yaşlandıkça mı yalnızlaşıyor
yoksa yalnız mı yaşlanıyor bilemiyorum
ama ben sonunda vazgeçiyorum
vazgeçiyorum bu şehrin sokaklarından,
barlarından, kafelerinden, restoranlarından ve plajlarından...
Yok olmak zamanı şimdi...
Arkama bakmadan gitmek zamanı şimdi..
Gittiğim yol bana neler hazırlar bilemem
denemeden de bunu öğrenemem biliyorum
ama ben vazgeçiyorum ve gidiyorum..
Geride de kokumu bırakıyorum bu şehirde
koklamasını bilenin tanıyacağı kokumu...

Fonda sezen dinliyorum ve gidiyorum
onunda dediği gibi bütün aşkları küçücük yüreğime sığdırdım
bu şehrin kokusunu üzerimde taşıyorum
yeni başlangıçlar bırakıyorum ardımdakilere
ve bir kendim, bir ben gidiyorum...
Vazgeçiyorum...


2 Şubat 2012 Perşembe

Kelimeler...



sustum..
kelimelerden kuleler yaptım
içimde büyüttüm hepsini
teker teker kustum...
önce ayrılık döküldü dudaklarımdan
daha sonra da özlemler...
Yine de yükselmeye devam etti kuleler
Her giden kelimenin yerini bir sürü kelime aldı çünkü..
Ben kustukça çoğaldılar...

sustum...
söyleyecek çok şeyim vardı
yokmuş gibi davrandım
içimde birikti nefretler, hayal kırıklıkları...
sessiz çığlıklar savurdum gök yüzüne
fayda etmedi..
içimde büyümeye devam etti kelimeler...

Şimdi kelime kusuyorum yerli yersiz etrafa
kulelerimi yıkmak için uğraşıyorum
ama faydasız...
her giden kelime bir yenisini bırakıyor yerine
nedenler, nasıllar, niçinler
büyüyorlar ve çoğalıyorlar içimde...
Boğazımda düğümleniyor bir kaçı da
adeta gitmemek için savaş veriyorlar içimde
nefesimi kesene kadar sıkıyorlar boğazımı

Ne yapacağımı bilemiyorum...
Sussam mı konuşsam mı bilemiyorum... 
Aslında kime ne söylemem gerektiğini de bilemiyorum..
Bazen "boş ver sadece sen ağzını aç nasıl olsa kelimeler kendiliğinden dökülürler" diyorum
ama onu da yapamıyorum..

Ne zaman konuşmaya kalksam yutkunuyorum
geri kaçıyor boğazımdan kelimeler
Sallanıyor kelimelerden yaptığım kuleler
Önce artçılar başlıyor
Daha sonrada depremler oluyor
Yine de yıkılmıyor kuleler
Çünkü o kadar sıkı sarılmışlar ki "Umut" denen o kelimeye
Yıkılmıyorlar..

1 Şubat 2012 Çarşamba

İçimdeki Şeytan

evet kesinlikle eminim ki içimde bir şeytan yaşıyor
sanırım onunla aramızda sadece çok ince bir çizgi var
her an beni ele geçirebilir
bunu hissedebiliyorum...

Ne zaman etrafımda sevdiğim biri hapşırsa içimdeki şeytan benden önce "geber" diyor
tabi ben ona kulak asmayıp sıradan bir tebessümle "çok yaşa" diyorum.

Otobüse bindiğim zamanlarda birisi inmek için kapıya yanaştığında araba henüz tam durmadan içimdeki şeytan "onu aşağı it" diyor.
O saniyelerde içimde mutluluk hormonu salgılanıyor
sanki ben o kişiyi aşağı itsem özgürlüğüme kavuşacağım
yada bulutlara erişeceğim
işte öyle bir his yaşıyorum o saniyelerde
ama tabi ki şeytana uymayıp kafamı başka taraflara çeviriyorum hemen.
Ben gideceğim yere varana kadar bu böyle devam ediyor
İneceğim an tam otobüs yavaşlamaya başladığı an bu sefer de içimdeki şeytan "kendini at"diyor.
Bir kaç saniye süren mutluluk hormonları salgılama olayından sonra kontrolü ele geçiriyorum ve gayet sakin bir şekilde kimseye fark ettirmeden otobüsten inip yoluma devam ediyorum.

Aynı duygular geçtiğim köprülerde, üst geçitlerde, balkonda ve benzeri yüksek yerlerde gelip gitmeye devam ediyor. İntihar denen o incecik çizgiyi geçmemek için içimde büyük savaşlar veriyorum. İçimdeki şeytan sürekli kulağıma bir şeyler fısıldıyor ne yaparsam yapayım susturamıyorum o lanet olasıca sesi.

O kadar yüzsüz bir şeytan ki bu ne kovmaktan anlıyor ne kulağımı tıkamaktan. Çoğu zaman o yokmuş gibi davranıyorum ama o bıkmadan usanmadan benimle konuşmaya devam ediyor. Özellikle de elime bir bıçak aldığımda onu orada bulunan birine yada kendime saplamam için dürtüp duruyor. Sanki o saniyelerde o olayı içimde yaşatıyor ve huzur bulmamı sağlıyor.

Beni kandırmak için elinden gelen her şeyi kullanıyor ama ben direnmeye devam ediyorum. Bakalım kim kimi ele geçirecek çok merak ediyorum...

28 Ocak 2012 Cumartesi

Yollardayımm...

12 - 01 - 2012   01:15

Bütün çaresizliğim ve ben
attık kendimizi yollara
Kırılganlıklarımı ve
Umutsuzluklarımı koydum yalnızca valizime.
Sadece bir kez dönüp arkama baktım.
O da bıraktıklarımı son kez hafızama kazımak için...
Her yeri beyazların kapladığı yollardan geçip gittik.
Oysa ne kadar çok istemiştim o beyazlara karışmayı.

Tek pencereli evleri izledim kirli camımdan
İçlerindeki sıcaklığı hayal ettim
gözlerimi kapatıp...
Yerdeki sofrayı,
etrafında oturan iki küçük kızı,
annelerini ve babalarını hayal ettim.
Sobanın üzerinde pişen kestane kokusu geldi bir an burnuma,
yada ben öyle sandım...

Simsiyahtı gökyüzü yol ilerleyip giderken...
gözlerimi kapattım ve sonsuz siyahlığa uğurladım kendimi
el salladım arkamdan
hoşça kal dedim sadece hoşça kal...

7 Ocak 2012 Cumartesi

Kirli Islak Pencerem



ben insanları pencereden seyretmeyi severim
aralarına karışamam
korkarım..

kirli camımın arkasından bakarım mutluluklarına
korkularını görürüm en ufak şeylerden bile
rüzgarın uçurduğu kuru bir yapraktan belki
belki de hızla gelen bir arabanın altında kalmaktan
yada sevgi isteyen bir kedinin verdiği sıcaklıktan...

ne zaman yağmur yağsa koşuşan insanları izlerim
ıslak kirli camımın arkasından
yağmura inat el ele gezen çiftleri izlerim yüzümdeki tebessümle
kedilerin çöp kutularına sığınışına üzülürüm ve
hızla geçen arabaların arkasından küfür eden insanlara gülerim

ben insanları pencereden izlemeyi severim
kalp kırıklıklarını görürüm yüzlerinde
çaresizliklerine uzaktan şahit olurum
ama aralarına karışamam korkarım

korkarım onları izlediğimi bilmelerinden
perdenin arkasına saklanırım görmesinler diye

yağmurun cama vuruşunu izlerim zaman zaman
her kayan damlayı takip ederim gözlerimle
gözlerimi cama dayayıp damlalarla yarıştırırım göz yaşlarımı
bazen yağmur kazanır bu yarışı bazen de ben...

ben insanları kirli ıslak camımdan seyretmeyi severim
terk edilmişliklerini,
korkularını,
şaşkınlıklarını,
üzüntülerini
ve
mutluluklarını görürüm
ama onlar beni göremezler...
çünkü ben onlar için sadece kirli camımdan damlayan bir yağmur tanesiyim
belki de yarışı kazanan bir göz yaşı damlası...